Daha uzun yazmıştım aslında ama kaydettiğim taslak silinince yeniden toparlamak gerekti. Bu sefer daha özet, daha deneyim odaklı aktarmak istiyorum. Gerçi
@CoFFeePaTh hocam bize söylenecek pek söz bırakmamış.

Sağ olsun kendisi de satın alımımdan önce bir miktar kahrımı çekmişti.
6 aydır beğenerek kullandığım, şu ana kadarki en iyi kahve yatırımım diyebilirim. Benim DF64 SSP HU’dan sonra bu öğütücüyü tercih etmemdeki en büyük neden “hizalama” denen bir derdinin olmamasıydı. Biliyorsunuz, kullandığınız bıçaklar ne kadar iyi olursa olsun iyi bir hizalaması yoksa veya bir süre sonra bozulabilen hizalamayı düzgün yapacak teknik beceriye sahip değilseniz bıçaktan aldığınız verim ciddi anlamda düşüyor. Espresso bıçağı takılı DF64’ümde ciddi bir hizalama sorunum yoktu ama hem bir güncelleme olsun hem de Philos’un vadettiği filtre performansını merak ettiğim için bu öğütücüye geçiş yaptım.
Bıçaklar vadettiğini tam anlamıyla veriyor ve bunu ilk denemelerinizden anlayabiliyorsunuz. Berrak aromalar, net tatlar, pürüzsüz içimler… Philos’tan sonra Comandante’nin aslında yüksek ama “bulanık” bir asidite verdiğini fark ettim. Philos’ta ise yine yüksek ama berrak bir asidite var. Çekirdek notalarını ziyadesiyle ön plana çıkarıyor. Bu hem filtrede hem de espressoda böyle…
Philos’u almadan önce kafama takılan en büyük soru işareti “espressoda gövde düşüşü” yaşanma ihtimaliydi. Bu yönde birkaç yorum da okumuştum. Baştan söyleyeyim: korktuğum gibi bir durum söz konusu değil. “Meyve suyu mu içeceğiz, americano gibi espressolar mı yudumlayacağız?” gibi yersiz sorularım boşa çıkmış. Evet, bir miktar gövde düşüşü gerçekten de var; ancak iyi ki de var. Zira espressoda o istenmeyen bitterimsi tatlar belki de “gövde” yüzünden oluyordu. Bu öğütücüye geçtiğimden beri kalibre ettiğim hiçbir çekirdekte bitter bir espresso içmedim. Bunun nedeni, öğütücüyü aldıktan sonra çift kazanlı yani daha iyi ısı stabilitesine sahip bir espresso makinesine geçmiş olmam da olabilir, emin değilim. Ama sonuç bu: artık espressolarım çok daha dengeli. Asidik ama temiz, gövdeli ama tatlı, çekirdeğine göre yağlı ya da şurupsu… Evet, şurupsu.

Örneğin Null Bona Zuria gibi yoğun içimli bir çekirdeğiniz varsa Philos onun karakterini öldürmüyor, “hayır, benim kitabımda şurupsuluk yok!” demiyor. Hatta böyle kompleks çekirdeklerin potansiyelini kararında harmanlıyor ve keyifli bir içim sunuyor. Klasik ya da ona yakın çekirdeklerde (Niji Brezilya çiftlikleri, Cafe Miscela ve Null Two gibi çeşitli espresso blendler) Philos’un dengeli, tatlı, yağlı ve çekirdeğine göre hafif asidik çıktılar verdiğini tecrübe ettim.
Daha önce kullandığım DF64 SSP HU ile karşılaştırmamı merak edenler varsa, DF64 SSP HU’da Philos’a göre gövdenin daha ön planda olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla daha az meyvemsilik ve berraklık vardı; ama o da keyifliydi. Ta ki Philos ile tanışana kadar.

Şaka bir yana, tat özelinde ezici bir üstünlük olduğunu düşünmüyorum. Ama bütçe sıkıntınız yoksa Philos alın, öğütücü defterini kapatın derim.
Filtre performansı da aslında espresso ile aynı doğrultuda diyebilirim. Çekirdeğine göre asidik ama berrak, meyvemsi ve tatlı. (Kinu kadar tatlı değil; ama asidite ve netlikte Philos önde. Burası tercih meselesi.) Çekirdeğin potansiyelinde bulunan notaları damağınızda gezdiriyor Philos. Ben de genelde bu tarz çekirdekleri içiyorum doğrusu; çayımsı, düşük asiditeli, yüksek gövdeli veya asiditesi az ama tatlılığı yüksek çekirdekleri filtrede tercih etmiyorum. Noite Geisha Monteblanco mesela; Philos ile öğütüp demlediğimde, ısı durumuna göre limonotu, damla sakızı, yasemin notaları net bir şekilde hissedilirken Kinu’da bunlar sanki iç içe geçmiş ve tatlılıkla harmanlanmış gibi sunuluyor. İkisinin içimi de keyifli (Kinu’dan örnekler veriyorum ki Philos’u daha iyi anlatabileyim.

). Colombia Supremo gibi yüksek gövdeli, tabiri caizse ofis kahvesi niyetine içilebilecek çekirdeklerle yaptığım denemelerde Philos, çekirdeğin o “kahve gibi kahve” sertliğini törpüledi. Tabii ki kahveyi meyve suyuna çevirmedi ama CMD gibi konik bıçaklı bir öğütücünün verdiği vurucu gövde tadını yumuşattı. Bu çekirdekte çok fazla reçete denemedim; belki farklı tariflerde farklı özellikler de ortaya çıkarılabilirdi.
Gelelim “retention” konusuna… Philos ile birlikte RDT yapmayı bıraktım. Çünkü yaptığım sayısız denemede gördüm ki ne verirsen onu geri veriyor. Filtre-espresso geçişi yapmadıysam eğer, artık öğüttükten sonra çekirdeği tartmıyorum. Ancak filtre-espresso arası geçişlerde 0.1-0.3 gram arası kayıp olabiliyor. O zaman ona göre fazla çekirdek koyuyorum. İçindeki temizleme aparatıyla temizleseniz de bu kayıp yaşanabiliyor (en azından bıçakların hizası kaymıyor ama.

Çekirdek kalibresi sabit kalıyor). Hatta filtre-espresso geçişlerinde o aparatla temizlemezseniz 0.1-0.3 gram arası espresso veya filtre çekim kahveyi öğüttüğünüz çekirdeklerin arasında görebiliyorsunuz. Bunu hem görsel olarak tecrübe ettim hem de koyduğum çekirdekten fazlasını alınca anladım. Bu istenmeyen bir özellik ama günde 1-2 geçiş yapacak kişi için bence sorun değil. Zaten her zaman da olmuyor. Anlamadım ben de. Artık temizlemekle falan uğraşmıyorum. Bu arada, bu söylediklerim RDT'siz çekimler içindir. RDT yapınca böyle sorunlar yaşanmama ihtimali daha yüksek.
Durumlar böyle. Atladığım bir şey var mı hatırlamıyorum. Sorusu olan varsa elimden geldiğince yanıtlamaya çalışırım.